karmaşa ve kargaşa...


Hayat iç içe birçok sarmal içerisinde. Her sarmal diğerine dolanmış ya da düğümlenmiş, hayat o yüzden biraz muamma; sosyal hayatımızdaki bir sevinç iş hayatımızdaki odağımızı artırırken, iş hayatımızdaki bir aksaklık aile hayatımızı dayanılmaz hale getirebiliyor. 

Bir taraftan da bir karmaşa da yaşıyoruz, düzenini arayan bir karmaşada. Nizamına eriştikçe yeni nizam için karışan bir hayat.
İş dünyamız bunun için iyi bir örnektir. Önce düzensiz haldeki işlerimizi sistem haline getirmeye çalışırız. Güç-bela kurduğumuz sistem bir yaşam süresinde yaşar. Fakat sistem hayat süresini doldurmaya başlayınca tekrar bir karmaşa başlar. Yeni bir sistem, yeni bir yaşam ve sonrasında yeni bir karmaşa.

Karmaşa kendiliğinden vuku bulan bir kavram iken kargaşa sözlük anlamı bakımından “Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi” manasına gelmektedir.  Ve biz karmaşalardan kurtulmaya çalışırken ayaklarımıza kargaşa dolaşır. Kargaşa karmaşanın yerine düzen arayan değil, düzeni tehdit eden durumdur.


Kargaşanin bizim dilimizde bir adı daha vardır : fitne. Fitne öyle bir durumdur ki muhataplarını acziyet içerisinde bırakabilir ya da fitneyi bertaraf etmek için yüksek seviyede emek harcamalarına sebep olabilir. 

Yakın zamanda yine yaşamış olduğum bir kargaşa/fitne durumundan sonra uzun uzadıya düşündüm. Fitne niçin bizim bu kadar acz içerisinde bırakıyor ya da niçin vukuu buluyor? Bu soruların cevaplarına sanırım biraz yaklaştım.

Kargaşa ortaya çıktığında eğer bunun anında bir “karmaşa” durumu olmadığını anlayamıyorsak tedbir almakta geç kalabiliriz ya da atacağımız bilinçsiz adımlar kargaşa ortamını güçledirebilir. Söyleyeceğimiz sözler, atacağımız adımlar, yapacağımız yorumlar kargaşa ortamının mimarları tarafından hızla anlamından kaydırılarak ya da kargaşanın diğer tarafı tarafından yanlış anlaşılarak fitne ateşine odun olur. 

Buradan birinci kuralın “sürekli uyanık” olma hali olduğunu anlıyoruz. Etrafımızdaki düzensizliklerin karmaşa mı kargaşa mı olduğunu sürekli kontrol etmemiz gerekiyor.

İkinci kural ise fitnenin kaynağını kurutmaktır. Eğer direkt fitnenin kaynağına girmeyip de etkilerini yoketmeye çalışırsak fitne sürekli gündem de duracaktır. Yine iş hayatından bir örnek vermemiz gerekirse iş yerinde üst yönetcilerimiz bazı kişilerin etkisinde kalarak sizin hakkınızda yanlış bir karar verebilirler. Bu durumda sizin diğer çalışanlarla durumu konuşarak çıkan fitnenin, kargaşanın etkilerini azaltmaya çalışabilirsiniz. Fakat eğer yöneticinizin sizin hakkınızdaki görüşlerini değiştiremezseniz bir süre sonra yine insanlar aynı düşünceye geri döneceklerdir. Hedefiniz doğrudan yöneticinizle konuşarak onun görüşlerini doğru olan noktaya getirmeye çalışmak olmalıdır. 

Belki yukarıda anlattıklarım herkes için bilinen şeyler. Fakat unuttuğumuz bir şey var : samimi olmak. Samimi olmak için samimi insanlarla yaşamak gerekiyor. Samimi olmak için dost olmak, kardeş olmak gerekiyor. Yine aynı örnek üzerinden devam edelim; diyelim ki yöneticimizle görüştük ve bizim hakkımızdaki görüşlerini değiştiremedik. Ne yapacağız, batılı adam gibi “canın cehenneme dostum!” diyerek kapıyı çekip gidecek miyiz? 

Eğer samimiysek ve gerçekten bu olayın da bir fitne olduğunu  biliyorsak bize son bir adım kalıyor, aslında her işin başında adıyla başladığımız rabbimizin merhametine ve rahmetine sığınmak. Dua kapılarını aralayarak: “Ya Rabbi eğer ben doğru isem karşımdakini yanlışından döndür, yok ben yanlış isem bana yanlışımı göster ve bizi doğruda buluştur” demeli hem samimiyetimizi hem de niyetimizi ortaya koymalıyız. 

Karmaşalar da gayretlerimiz düzeni getirirken, kargaşa ortamında ferasetimiz havayı durultacak, suyun yatağını bulmasını sağlayacaktır.

Unutmamız gereken son kural ise kargaşa ortamı ne kadar geç sona ererse taraflar o kadar zarar görür. “Nasıl olsa düzelir” ataletine düşmemeli, anında aksiyon alarak sebepleri ortadan kaldırmalıyız. Bunun için de "Ben doğruyum" demeden önce "Acaba doğru olan nedir?" diye sormalıyız. Kargaşa ya da fitne bir imtihandır. "Seni öldürmeyen, güçlendirir" demişler, her kargaşadan güçlü çıkmak temennisiyle.

İstanbul, 2013

Yorumlar