Satranç tahtası ve 32 taş. Bir oyuncunun yönettiği 16 taş: 8
piyon, 2 fil, 2 kale, 2 at ve bir vezir ve bir şah. Hamleler ve Şah-Mat….
Satranç tahtası kendi hayatımızla özdeş sanki. Bizlerde
hayatın karşısında çeşitli özellik ve donanımlarımızla hamleler yapıyoruz.
Sorunları çözmek için kimi zaman piyonları öne sürerek yem ediyoruz; rakipten
daha büyük bir taş almak için. Kimi zaman doğrudan hamleler ile galibieyete
ilerliyoruz.
Hiç şüphesiz böyle bir fikirde şah bizi temsil ediyor. Çünkü
Şah giderse oyun bitiyor. Lakin bir taş daha var ki her oyuncu gözbebeği gibi
koruyor onu hamlelerden. Ya da en cesur hamlelerini bu taş yardımıyla yapıyor.
Zaten o taş tahta üzerinde hareket etmeye başlayınca rakibinizde ister istemez
bir gerginlik oluşuyor veya rakibiniz o taşı kazanınca yüzünde bir tebessüm
oluşuyor: oyunun iyi gittiği manasında. Yani tahtada eşi benzeri olmayan bir
taştan bahsediyoruz: Vezir.
Peki nedir Şah’ın veziri? Yani
kendimizde bulunan en büyük özellik, en çok koruduğumuz, en çok arkasında
durduğumuz, rakibimiz karşısında elimizi kuvvetli kılan, bizi hayat oyununda
özel kılan niteliğimiz nedir?
Hiç şüphesiz “Güven” duygusudur Vezir’in hayattaki karşılığı.
Yani dürüstlüğümüzü, doğruluğumuzu içinde barındıran; kelime manası olarak “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve
bağlanma duygusu, itimat”, başka bir manada “Yüreklilik, cesaret” manasına gelen; insanların bizler hakkında
hüküm verirken ilk olarak irdelediği özelliğimizdir.
Satranç oynayanlar iyi bilir ki vezir elinizde durduğu
sürece kendinizi güvende hissedersiniz. Hamleleriniz ve şahı koruma çabalarınız
biraz daha rahattır. Ama vezir giderse, oyun biraz sarpa sarar, moraliniz
bozulur; hele hele vezirinizi kurban ederken karşı tarafın veziri hala ayaktaysa
işleriniz biraz zorlaşmıştır.
Aynı o damalı tahta üzerinde olduğu gibi hayat tahtası
üzerinde de insanın en önemli dayanağı olan “Güven” duygusu bir defa
kaybedilirse herşey altüst olur. İnandırıcılığı, itimatı kalmayan bir insanın
diğer insanlar karşısındaki durumu çok sıkıntılıdır. Diğer vasıflarımızdan
kayıplar versek de belki telafi edilebilir, aynen oyuncunun fili kaybettikten
sonra hamlelerini başka bir fil ya da taşla devam ettirmesi gibi biz de hayat
karşısında bir özelliğimizi kullanamadığımızda ya da kaybettiğimizde başka
niteliklerimiz ile devam edebiliriz. Ama güven duygusu kaybolursa yerine ne
koyabiliriz?
Düşünün evde eşinizin ya da çocuğunuzun size karşı olan
güveninin sarsıldığını. Ya da okulda hocanızın, iş yerinde üstlerinizin ya da
çalışma arkadaşlarınızın size olan itimadını yitirdiklerini düşünün. Bu durumda
artık ne kadar çabalarsanız çabalayın aynı güven duygusunu sağlamadan yolunuza
emin adımlarla devam edemezsiniz, ya da devam etmeyi bırakın bu özelliği
kaybettiğiniz andan itibaren işler tersine dönmeye başlar. Elinizdekileri
kaybedebilirsiniz.
Pekala, kaybedilen güven tekrar kazanılamaz mı? Bunu yine
satranç oyuncusuna soralım: yeniden bir vezir nasıl kazanılır?
Kural elinizdeki piyonlardan birisini rakibin en uç
noktasına götürmeyi emreder(piyonun dönüşümü kuralı). Yani başka
özelliklerinizi kullanarak güveni tekrar kazanmak zorunda kalırsınız. Evet güven
yeniden kazanılabilir ama inanın satrançta piyonu karşı tarafa götürmek daha
kolaydır.
Veziri kaybetmemek için lazım olan ise, sizin ve karşı
tarafın her hamlesinden sonra Şah’ın durumunu gözlemlediğimiz gibi Vezir’in
durumunu da incelemek olacaktır. Nasıl bazen farkına varmadan Vezir elimizden
giderse, hayatta da aynı o şekilde güvenirliliğimizi yitirebiliriz.
Çevrenizdekilerin sizlere hayatları boyunca güven duymaları
temennisiyle…
İstanbul, 2013
Yorumlar
Yorum Gönder